Şiddet denildiğinde akla ilk kadına yönelik şiddet gelmesi ve bununla ilgili hali hazırda bir sürü veri bulunması pek tabiiki tesadüf değildir. Kadına şiddetin de içinde bulunduğu , toplumumuzdaki şiddeti temelinde ne besalemektedir?
TÜİK’in verilerine göre okur yazar oranı yüzde 96.74 olmasına karşın UNESCO’ya göre kitap okuma oranımız yüzde 0,1 , yine TÜİK’in verilerine göre kültür sanat harcamaları GSYH’nin sadece yüzde 1,4’ünü oluşturmaktadır.Toplumumuzdaki ataerkil yaşm biçiminin de toplumsal şiddetin tabanını oluşturduğunu bilmekteyiz. Daha çocukken başlanılan ‘ Benim babam senin babanı döver! ’ cümlesi devamında ‘Çıkışta gel!’ ve en sonunda büyük kavgalara evrilmiştir. İçindeki galip gelme güdüsünü sevgi ve şevkatle bastırılamaması da şiddeti beslemektedir. Ve diziler , reklam afişleri ,oyuncak standları şiddeti bireyler üzerinde bağımlı hale getirmektedir.
Yetişkin bireylerin şiddet bağımlılığı için psikologlar altarnatif bir çözüm yoluyken çocuklarda bu bağımlılığın başlamaması için onların sevgiyle , uzlaşmanın tek mantıklı yol olduğu ve şiddetin çözüm getirmeyeceğini bilerek yetiştirilmeleri sağlanmalıdır. İzlenecek dizi/film dikkatli seçilmeli , çocukla olumlu ve etkin diyalog halinde bulunulmalı.